Diğer, Edebiyat

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git | İnceleme

Susanna Tamaro’nun, İtalya kökenli en iyi romanlardan biri sayılan ve ilk basımı 1996’da yapılan “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” kitabında altı çizilesi pek çok cümle vardır. Okurlar tarafından oldukça beğenilen, bir anneannenin torununa bıraktığı mektuplardan oluşan kitapta, hayata dair pek çok ayrıntıyı da Tamaro’nun sade anlatımında bulmak mümkün. Ben de sizlere kitapta geçen birkaç cümle aracılığıyla, hayatın akışında unuttuğumuz fakat hatırlanması gerekenlerden kısaca bahsetmek istiyorum.

“Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.”

İşte kitapta geçen ve çok doğru olan tespitlerden biri; canımız yandığında öyle bir konuma geliriz ki, hepimizin kaynama noktası farklı olsa da hissedilen acı evrenseldir. Fiziksel bir yara gibi kanayan ağrımız, biz susup geçip gitmesini beklersek daha fazla acı verir; ama zaman, sonuçta bizi beklemeden akıp gider. Yaramız pıhtılaşıp kabuk tutar ve günler geçtikçe bu kabuk daha fazla kalınlaşır. Biz sessizliğimizde iyileştiğimizi sanırız. Hâlbuki içimizde tuttuğumuz bu acının gözyaşları kalbe kadar ulaşır ve biz fark etmeden en küçük bir üzüntüde tıkanan kalp teklemeye başlar. Kabuk bağlayan yara açılır ve çok daha acı vererek kanamaya başlar.

Bu yüzden üzgünsek, kırgınsak, canımız acıyorsa, bir şekilde yorgunsak; ağlamalıyız! İçimizden geldiği gibi. İster komşuları uyandıracak kadar sesli, ister sadece bizim duyacağımız kadar sessiz. Etrafta birinin olup olmamasını umursamamalıyız. “Beni güçsüz gösterecek” diye düşünmemeliyiz. Unutmayın! Sizin gözyaşlarınızın arkasında yatan nedeni anlayamayanlar hayatınızda olmayı hak etmeyenlerdir. Hem düşününce; tıkanmış bir kalp ile ne kadar yaşayabiliriz ki?


“En çok da, hayatın bir koşu değil, hedefi vurmak olduğunu söylediğimde dehşete kapıldın: önemli olan zamandan tasarruf değil, bir hedef bulmaktır. Hedefi olmayan hangi yola dönerse dönsün kaybolur.”

…derler ya, işte tam da bu. Bazen hayat amacımızın ne olduğunu bulmak çok zor gelir. Nereye ait olduğumuzu kestiremeyiz. Böyle zamanlarda önümüzdeki ilk engeli belirleyip onu aşmayı hedef haline getirmeliyiz. Yani önünüzde gidebileceğiniz bir hedef yoksa bile telaşlanmayın. Onu bulana kadar engel olarak gördüğünüz eksiklikleriniz ile ilgilenin ve ne kadar zaman alacağını dert etmeyin. Önemli olan zamandan tasarruf değil, hedefi bulmak ve tam 12’den atış yapmaktır.

Her zaman yapılan yanlış nedir bilir misin? Yaşamın değişmez olduğunu sanmak, trenin ray değiştirmeden sonsuza kadar gideceğini düşünmektir. Oysa kaderin hayal gücü bizimkinden daha renklidir. Artık çıkış yolunun kalmadığını sandığın bir durumda umutsuzluğun zirveye vardığında, rüzgar hızıyla her şey değişir, altüst olur ve bir andan ötekine geçerken kendini yeni bir yaşantını içinde bulursun.

Bu cümleleri doğrulamak için pek çok sanatçıdan ve filmden alıntı yapılabilir ama en büyük alıntı kendi hayatlarımız olacaktır. Hepimizin inişler, çıkışlar, patika ve asfaltlı yollarla dolu hayatında ne zaman hangisinden yürüyeceğimizi kestiremiyoruz. Planladığımız gibi gitmeyen işler ve uçuruma düşen hayallerimiz de var. Her zaman geçiş yapacağımız yaşantının, çok daha iyi ya da kötü olacağının bir garantisi yok. Bu yüzden yapabileceğimiz en iyi şey, her duruma karşı bükülebilir ama kırılamaz olmak olmalı.

Kendine dikkat et. Büyürken, yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde şunu anımsa: yapılacak ilk devrim, insanın kendi içinde yapacağıdır, evet ilk ve en önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğruna savaşmak, yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir.

Dünya’ya geldiğimizde ait olduğumuz yer bellidir. İsmimizden mezhebimize kadar ‘kendimiz’ planlanmıştır. Her çocuk belirli bir ideolojinin destekçisi olarak doğar. Çoğu zaman bunu seçmek bize düşmez. Bence yapılması gereken şey; herkese kendini bulma hakkının tanınmasıdır. Bu illa yıkıp dökerek, belirli yanlışlar yaparak değil, gözlemleyerek ve okuyarak da olur. Sorgulama. Önce kendini sonra da çevreni sorgulamayla insanın ulaşamayacağı çok az şey vardır. Ancak kendimizi bulduktan sonra bir düşüncenin peşinden gidersek, sonunda ‘kandırılmadığımızı’ düşünürüz. İlk başta kendimizdeki devrimi yaparsak, Dünya’yı bile değiştirebiliriz; çünkü biz de onun bir parçasıyız.

Yazar: Özge Şenses

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.